bazen aşk gider

muque
bir "cezmi ersöz" bunalımıdır.


bazen aşk gider.

günler geçer ardından. ve aylar. bazen de yıllar. bebekler büyür. insanlar yaşlanır. insanlar ölür. eşyalar eskir. evler yıkılır. kurur ağaçlar. sokakların adı değişir. anılar belleğin acımasızlığına teslim olur. sevilen unutur. seven yanar.

bazen aşk gider.

ve hayatta gider onun peşinden. sen terk edildiğin yerde öylece kalakalırsın. bir sabah uyanırsın ki, gözünü açtığın ömür senin ömrün değildir. aynada tek parça görünen bedenin, aslında içinde lime limedir. nefes diye içine çektiğin, ciğerlerinde parçalanmış aşkının cam kırıklarıdır. her sabah ölmeyip, neden uyandığına lanet edersin.

bazen aşk gider.

önünde bir kadeh rakı, küllükte bir ölüm dolusu izmarit, öylece bakakalırsın arkasından. kulağın hiç çalmayacak olan telefondadır. zaman dursun saatler geçmesin istersin. tanrım n’olur gerçek olmasın, n’olur güneş doğmadan geri dönsün, teninde başka bir tenin kokusunu getirse bile dönsün yeter ki, hiç bir şey sormam ona, bu geceyi yaşanmamış sayarım, unuturum, yeterki aşık olmasın. içinde durmaksızın çığlık atar dualar.

ama bazen aşk gider ve o çaresizce yalvardığın tanrı bile gider peşinden .

sonra sabah olur. güneş doğar. aşkın gelmez bir türlü. bir gecede değişir ömrün. o bir türlü inanmak istemediğin kader, sanki seninle alay eder gibidir. ömrünü adadığın, yıllarını önüne serdiğin aşkın bir gecede başka hayata karışmıştır işte. bir gecede bir başkasının aşkı olmuştur. inanamazsın.

bazen aşk gider.

ve sen yıllardır içinde yaşadığın yürekten, valizler dolusu anılarla kendi yalnızlıgına taşınırsın. elin varmaya varmaya boşaltırsın dolapları. çekmeceden cıkan her giysi parçası onunla geçirdiğin anların tarihiyle agırlaştıkça agırlaşır. onun kollarında geceler boyu cennet uykulara karıştıgın yatak, sen giderken utancından bakamaz yüzüne. doğmamış bebeğinin yerine koyup büyüttüğün cam önündeki o küçük mor menekşe, yapraklarına kondurdugun veda öpücüğündeki hasrete büker boynunu. valizlerini kapı önüne yığıp, yüzün sırılsıklam, son bir sigara için koltuga yıgılırsın. gidiyorsundur işte. aşkını kendi ellrinle bir başka aşka teslim edip. ömrünün onun ömrüne, hayallerini onun hayallerine, sevdanı onun sevdasına ekleyip.

bazen aşk gider.

ve adresi değişir evinin. sesinin tonu değişir. yüzünün rengi. yatagının sıcaklıgı. yediğin yemeğin tadı. uykuların değişir. ve rüyaların. her akşam açıp girdiğim kapıdan başka bir sevda giiryordur artık. her gün oturdugun koltukta, o bakmaya doyamadıgın gözlerin ışıgında başka bir sevda oturuyordur şimdi. yıllardır evinde agırladıgın, masalarına konuk oldugun, hayatlarını paylaştıgın dostlarının kahkahaları arasına bir başka ses karışıyordur artık. senin gölgene alışkın duvarlar bile çoktan kabullenmiştir yoklugunu. her gece uyudugun yastıga bir başka sevda kokusunu bırakıyordur. o öpmeye kıyamdıgın dudaklarda bir başka sevdanın adı. aşkının o tek cenneti bildiğin uykularında bir başka sevdanın ruyaları.

bazen aşk gider. ve anılarda gider peşinden.

siz hiç o yüreğinize sıgdıramadıgınız aşkınızı bir başka aşk için aglarken gördünüzmü ?

ben gördüm. kör oldu gözlerim onunla sevdasına aglamaktan. bir alev topu gibi onun için çıglık çıglıga yanarken, siz hiç aşkınızın önünde diz çöküp, bu kadar çok seviyorsan sakın bırakma onu, sana kıyamam, n’olur git, diye yalvardınız mı? onu başkasının kolarında düşünürken, siz hiç geceler boyu aklınızı kaçırmamak için kendi kendinize bağırdınız mı: unut onu, unut onu, unut onu, unut onu ya da öl! içinizdeki o durmak bilmeyen yangının acısını bastırsın diye kanatıncaya kadar bileklerinizi ısırdınız mı? gözyaşları içinde yastıgınıza gömülüp,tanrı’ya sıgınmak istediğinizde, artık başka bir yüreğe sevdalı olan aşkınızı ondan geri istemekten utanıp, dua etmekten vazgeçtiğiniz oldumu hiç?

siz hiç yana yana sevdğiğniz bir sevgilinin yoluna gençliğinizi serip, yoluna kalbinizi serip, yoluna ölümünüzü serip, onu güle güle bir başka aşka ugurladınız mı?

bazen aşk gider.

ama ölüm gelmez bir türlü. ne yapsanızda öfke duyamazsınız, giderken bir kibrit aleviyle ateşe verdiği geçmişinin alevleri içinde eriyip giden yüzünüze, silinip giden kokunuza, kül olan yüreğinize dönüp bir kez bile bakmayan o sevdanıza. anlarsınız, aşktır bu, öfkeyi bir türlü yurduna kabul etmeyen. hayattan soğutup, size ölümü özleten. ölü bir bedende canlı kalmakta direnen. anlarsınız aşktır bu.

ama bazen aşk gider.

aslında bilirsiniz nereye gittiğini. onu çagıran o eksik, yaralı ve hep kanayan çocukluğudur. onu çağıran, hani o gözlerinde görüp de belki ona en çok bu yüzden vurulduğunuz, ertelenmiş çocukluğunun o mavi bahçesidir. dönüp dönüp yeniden baktığı o gizemli bahçede, onu eksik severek yaralanmış annesinin sesini duyar gibi olmuştur belkide. yanıldığını anladığında da ürkekçe o bahçenin bir köşesine sığınıp, gözyaşlarına boğulmuştur. belki de onu bu yüzden afferdesiniz.belkide bu yüzden başka bir sevda için karşınızda gözyaşlarına boğuldugunda onunla beraber ağlayıp, git ve aramaya devam et, unut beni, dersiniz. çünkü bilirsinizki aşk çocukluğun arka bahçelerindeki dalıp gittiğiniz ve sonra evin yolunu kaybettiğiniz, kurallarını kimsenin bilmediği garip bir oyundur aslında. bir gün ansızın o oyunda yanıvermiş, hak etmediğniz halde bahçeden ovulmuşsunuzdur.anlayamazsınız neden kovulduğunuzu, nerede hata yaptığınızı, neden unutulduğunuzu. yıllardır oynadığınız o büyülü oyuna dalıp, hayatı dışınızda bıraktığınız için, bir gün aşk gider ve siz evinizin yolunu bulamazsınız.

sonra zaman gecer. o karanlık bahce aydınlanır. ve anlarsınzıki sevda denen o büyülü oyunda herkesin kuralları bir birinden farklıdır. siz aynı bahçede, aynı oyunu oynadıgınız sanırsınız belki, ama onun sevdası sizinkinden farklıdır. kendi bahçenizle onun bahçesini, kendi oyununuzla onun oyununu, kendi kurallarınızla onun kurallarını, kendi aşkınızla onun aşkını sınayamazsınız. belkide bunu anladıgınız için, kendi çocuklugunuzdan onun çocuklugunu, kendi sevdanızdan onun sevdasını sevebildiğiniz için, bir gün aşk gider ve siz onun geçek aşk oldugunu anlayıp, unutamazsınız.

belkide bu yüzden bir kibrit ateşiyle yakıp gittiği ömrünün alevleri arasında sizi unutan aşkınız, çocuklugunun o karanlık bahçesinde annesinin yarım bıraktıgı sevgiyi aramaya gittiğinde ona öfke duymazsınız.

ve belki bu yüzden ,aslında yanıldığını anlayıp o bahçenin bir köşesinden ürkekçe size yeniden çocuk ellerini uzattığında, ona yüreğinizin kapılarını hasretle sonuna kadar açarsınız.

bazen aşk gider.

günler geçer ardından. ve aylar. bazen de yıllar. bebekler büyür. insanlar yaşlanır. insanlar ölür. eşyalar eskir evler yıkılır. kurur ağaçlar. sokakların adı değişir. anılar belleğin acımasızlıgına teslim olur. sevilen unutur. seven yanar.

bazen aşk gider. ya da siz gittiğini sanırsınız.

dugmeburun
bitmez, bitse de tükenmez bir yazıdır bu.

bazen aşk gider.

günler geçer ardından. ve aylar. bazen de yıllar. bebekler büyür. insanlar yaşlanır. insanlar ölür. eşyalar eskir evler yıkılır. kurur ağaçlar. sokakların adı değişir. anılar belleğin acımasızlıgına teslim olur. sevilen unutur. seven yanar.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol